DÜŞ ÇOCUK
Şimdi zamanı değil biliyorum ama hep böyle zamansızlıklarda yazılmıyor mu hikayeler? Böyle karmaşıklıklara yaşanmıyor mu öyküler? Sınırlarımızı böyle zorlamalarımız açmıyor mu hep başımıza kuyruğu sıkıştırılmış yılan hikayelerini? Sorunumuz ne bizim,neyi kime kanıtlıyoruz? En önemlisi kendimize neyi kanıtlayabiliyoruz, zorunlu muyuz peki, yada neye zorunluyuz? Soruların böyle ardı arkası kesilmezken biz hangi yolu bulmak için hangi yöne döneceğiz yüzümüzü, hangi güneşin pırıltılarını yüzümüze alacağız? Solgun ve ıssız düşlerimizin hangisine tutunacağız peki? Hala düşlerden bahsediyorsun! Hiçbir zaman bir kenara fırlatamadığın düşlerin değil mi seni böyle ayakta tutan? Şu film şeridi gibi dediğimiz cinsten hayallerin olsa da gözlerini kapattığındaki ; yeter! kendine küsmekten mi korkuyorsun? Sen kendine küseli çok oldu, düşlerin sana küseli çok oldu! İyi ki hayatın içinde olmayı bu kadar istedin! İyi ki düş çocuksun sen! Korkma! Düşlerin sana bu kadar küsmüşken, bu kadar...