Kayıtlar

 Sana yazmak istedim. Uzun zamandır düşünüyorum sana yazmayı ama bir türlü fırsat yaratamamıştım. Fırsat derken şu anda da yatağımda öylece uzanıyprum, aslında çok da çaba harcamadım. Hani fırsat yaratmak çaba gerektirir ya. Ya da belki ruhumda bir boşluk bu kadar ayyuka çıkmamıştı yirmi senedir.  Seni çok özledim. İlişkiler hakkında ne zaman kiminle böyle biraz entellektüel biraz flört birazda bilmişlik kokan sohbetlere girsem, hep sen geliyorsun aklıma. Anlattığım sen oluyorsun ne senin haberin var ne onların. Ter kokusu diyorum,, sokacaksın burnunu kolunun altına, al sana dünyanın en şefkatli en narin en güven veren yeri burası işte. Aşık olduğunun ter konusu burnuna yuva gibi kokar diyorum, pek de anladıkları yok...  Sana sarılmaya aşık olmuştum ben biliyor musun. Fırında tavuk yapmıştın bana. Sonra öyle yarım yarım cümleler kurduk çekingen düşlerimizde belki kendimizce bir dünya kurduk.  Uyusak olmaz,  uyku kendine düşman. Rüya gerçek dünya sanki elden ne g...

Şimdi Neredeyim

 Çok kapriskar görüyorum kendimi bu aralar. Halbuki kendimle ilgili en çok övündüğüm konulardan biri az kapriskar olmamdır. Fazla uyumlu ve çoğu zaman kararları başkalarına bırakan tipik bir uyuz takım oyuncusu. Peki neden? Temel anlamda eğer bir takım lideri olsaydım ve takımım için verdiğim kararın sonucu bizim için iyi olmasaydı, peki ben bunun üstesinden nasıl gelirdim. Kahrolurdum muhtemelen ve ben bu kadar kahrolabilmekten  korktuğum için mi belki de takımıma kazandıracağım başarıların hiç gerçekleşmemesine sebep oluyorum. Sonuç Ben korkağın tekiyim.

RUH YUTAN

Çok özledim sesini. Hava da serinledi bu aralar. Isınmıştı oysa. ben çok sıcak havaları sevmem zaten bilirsin, hırkalarım var benim. Biraz rüzgar biraz serin iyi gelir ruhuma. Saçlarımı açamıyorum hala illa bir lastik parçasının kolları arasına hapsedeceğim onları. Kızıyorum kendime bu hususta; saçlar, rüzgarlarda savrulmalı. Biliyor musun içimin kısık sesli böceği hiç susmuyor. Bazen o kadar çok konuşuyor ki artık ben duymuyorum onu, sebepsiz bir kulak çınlaması gibi yüreğimin içinde her yere benimle birlikte geliyor. Israrla bir şey anlatmaya çalışıyor ama benim şarteller kapandı bir kere açmak zor. Eskiden kendimle daha çok konuşurdum. Minik kısık sesli gönül böceğimin söyleyecek bir şeyleri olurdu hep. Zaman biraz ıssızlaştırıyor insanı sanırım..Bazen kalabalıklara karışayım diyorum sonra bir bakıyorum sadece dudakları oynuyor insanların ve ben hiç ses duymuyorum. Gülüyorum, gülümsüyorum daha doğrusu; yüzümde genel geçer bir gülümseme, kalbim ve kafam kim bilir nerelerde öylece ot...

İçgüdü

Anlayabilmem için çok zaman geçiyor çelişkili zamanlarımın üzerinden ve aslında en başından beri bildiğim ne ise en sonunda yine ona çıkıyorum. İlk bakışta güvenilemez görünenlerin gerçekten güvenilmez olduğu gerçeği.

O ÖYLE DEĞİL

Sözgelimi artık herşey, gerçek değil, hatta doğru olmakla alakalı bile değil. Öylesine söylenen sözler, edilen vaatler, yaparız ederizler ortalıkta uçuşup  duruyor. Anlamıyor da değilim aslında. Çok sallamışlığım vardır hayatı, bazı insanları, işleri güçleri, sorumlulukları. Sebebi hep içime sinmemişlik olmuştur yada gerçekten istememiştir. Gerçi bir şeyi gerçekten istemek nasıldır onu bile unuttuğum zamanlar oldu. O yüzden anlayabiliyorum çoğu zaman ihmal edişleri, edilişleri ki bu beni egolarımı biraz da olsa sarsan, çok da fazla önemsenmiyor olduğum gerçeği ile yüzyüze bırakıyor. Burada bir sorun yok aslında. Sorun,  soru sormaya kalktığınızda aldığınız içi boş, vıcık vıcık, sözde samimiyetsel bir o kadar da anlamsız, kusturucu cevaplar. Bahaneler VS VS. Ama hayat sizin bir aptal olduğunuzu düşünen ukala dümbelekleriyle dolu.  Yok.  O öyle değil. 

HAYATIMDAKİ GÜZEL KADINLAR

Benim hayatımda güzel kadınlar var. En güzeli annem olmakla birlikte bir kaç tane güzel kadın hep öyle sakince duruyorlar hayatımın bir yerinde. Bilmezler onlar benim hayatımın güzel kadınları olduklarını. Kiminin eşi, kiminin sevgilisi, belki bir anne, onlara aşık olmuş adamlar için unutulmayan, aranan, belki kimi zaman kimilerince hor görülen, kalp kırmış, kalbi kırık ama gülümsemekten hiç bir zaman vazgeçmeyen hayatımın güzel kadınları. bir zamanlar bir yerlerde yollarımız kesiştiyse de sonra denk gelememişizdir genellikle birbirimize. Fotoğrafları parmaklarımın arasından her kaydığında bi gözüm takılır onlara hep. 'Ne güzel bakmış' derim içimden. Her zaman ki gibi. Bazı kadınlar hep güzel bakar çünkü ve hep güzel güler. Muhtemelen güzel de şarkı söylüyorlardır ama ben hiç duymadım. Bakışlarının güzelliği fesatsız olmasındadır, kıskanmadan, severek, takdir ederek, biraz hüzünlü, biraz mağrur ve hep ağlamaklı bakarlar. Hayatımın güzel kadınları, hayatımda olduklarının bile...

MİNİĞİM

Bir kadeh şarap, mumlar, kitaplar, boş kağıtsız ve bir kurşun kalemsiz geçmedi hayat. Her düştüğünde yazarak ağlayarak ve umut ederek ayağa kalkan can şimdi bir başka canı barındırıyor içinde. Nasıl uzunca bir süre içsel yakınmalarından bahsettiyse kalemin, bundan sonra da uzunca bir süre o minicik, neye benzeyeceği nasıl bir ruhu olacağını hayal bile edemediğin minik yaratığının sende bıraktığı izlerden, ondan öğrendiklerinden bahsedeceksin.  ......Korktuğunu biliyorum ama korkma. O senin yanına geliyor, hayatına geliyor. Hani sana 'sevmek mi sevilmek mi?' diye sorduklarında hep 'sevmek' derdin ya,işte o sonsuza dek hiçbir karşılık beklemeden, fütursuzca, canın pahasına seveceğin miniğin geliyor. Korkma.Çoğu zaman sızısından avuçlarının içine sığdıramadığın minik yüreğini sonsuz bir kocamanlığa dönüştürecek, öğretecek, eğitecek, unutturacak, affettirecek, seni dünyanın en güçlü kadını yapacak miniğin içinde umutla büyüyor. Gerçekte kim olduğunu arayarak anlarını,zamanı...